13 Şubat 2013 Çarşamba

Çilekli Pastam

İlk döndüğün zaman düştü akıl okyanusuma. Hiç korkmazdık bir şey olacak diye tek korkumuz 1 dk geç kalmış olmaktı. Ne ben tahammül ederdim 1 dk sensizliğe, ne sen tahammül ederdin. Pırıltılı gözlerle baktın yüzüme koşmadım, durdum öyle. Ben hareket etmeyince sende şaşırdın durdun baktın öyle elinde bavulun, yolculuktan yorulmuşsun suratın küçülmüştü papatyam. Telefonumu çıkartıp fotoğrafını çektim. Bir daha gidersen bakıp bakıp dönmüşsün gibi kandırayım diye kendimi.

Geldin önüme aldın telefonu cebine koydun. Kızgın kızgın baktın. Şaşırdım önce sonra birden sarıldın boynuma. İlk duyduğum şey parfümün oldu. Doldurabildiğim kadar doldurdum ciğerlerimi kokunla, özlemle. Sen benim parfümümü seçmiştin, ben senin parfümünü. Birbirimizi seçmiştik ya zaten herşey seçiliydi.

"Evden bekliyorlar çok zamanımız yok hadi gidelim buradan" dedin. Zaten planlar yapılmıştı benim kafamda. Aldım bavulunu, çantanı, taktım koluma en güzel Papatyayı. Bilerek evine yakın yerlere gittik daha çok vakit geçirebilmek için.

 Senin gözlerinden ayırmadım gözlerimi. Mado'da oturmuştuk. Çilekli pasta istedi canın. Garsonu çağırmadım. Anlaşma yapalım dedim. "Yine ne istiyorsunuz beyefendi" dedin arkasında bir muzurluk arayarak. "Pastayı benim elimden yiyeceksin hatta çayını da ben içireceğim." dedim. Ciddi misin bakışının ardından ciddi olduğumu anladın ve kabul ettin. "En sevdiğim en sevdiği yemeği en sevdiği kişinin elinden yiyor o da benim daha ne isterim." dedim. Duygusallık yoktu artık sadece mutlu anlar vardı. Hasret giderici vakitler, özlem çölünde kaybettiklerini bulmanın verdiği haz. Seni özlemek bile güzel oluyor kavuştuğum müddetçe. Seni sevmek her günün değerini bilmemi sağlıyor. Papatyaları sevmemi, bir insanı dünyanın her yerinde görmeyi sağlıyor. Bir kelimelik bin anlamsın sen "Ömürlük"..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder