9 Şubat 2013 Cumartesi

Bu kadarı anca romanda olur..

Yeni yeni tanışıyoruz ama hep bahsettiğim o şirin kafeyi tercih ettim. Küçücük bir yere 3 4 masa atıp içeriyi rengarenk dekor yapmışlar. Kekler, pastalar, börekler hep kafe sahibinin üretimi ve gerçekten güzel. Suratımın asık oluşunu sordu. Bir şey olmadığını söyledim ama olduğu çok belliydi. Bu konuşmayı nasıl yapacağımı bilmiyorum çünkü. Ecelin geci erkeni olmaz dedim ve başladım..

- Bence ben seni üzmeden bitirmeliyiz.
+ Benden bu kadar erken mi sıkıldın?
- Hayır seni çok seviyorum ve yapamayacağımı düşünüyorum.
+ Neyi yapamayacaksın?
- Seni mutlu edemezsem diye korkuyorum beni çok tanımıyorsun.
+ Tanıdığım kadarıyla beni sadece sensizlik mutsuz edecek. Tanımama izin ver.
- Kıskancımdır. Sıkarım seni gelemem öyle yakınlıklara ne güzel düzenin var bozmak istemem.
+Tek derdin bu olsun senden yakınım olmaz sana yakın da olmaz. Gel en güzel kurduğum düzenim ol.
- Saçmalarım bazen hem manasız nazlarım olur niye başına dert alacaksın seni mutsuz etmek benim için kabus gibi..
+ Senin her nazın benim için oyun gibidir. Hiç sen bebeğiyle oynamaktan sıkılan çocuk gördün mü. Göz bebeğimsin sen hayatıma mana kattığın müddetçe yaptığın her şey mana kazanır gözümde.
- Beni bu kadar sevmene sebep ne anlamıyorum. Ben seni çok seviyorum ama korkuyorum işte yara bırakılmasından ve ya yara bırakmaktan.
+ Sen göremezsin kendini benim gözlerimden. Sen tırnaklarını kalbime soktun zaten yara bırakmazsın o el oradan çıkmaz artık. Ben sana yara değil bir alın yazısı olarak geldim öyle de kalacağım. Ne kendimi sensiz ne seni bensiz bırakacağım. Daha çok yeniyiz bunları böyle açık konuşman bile yeter bana ama bitme lafını ağzına alma. Dil ne söylerse kader onu yazar unutma.
- Seni ömrümün her anısına katarak sarıcam hayatıma. Bir ömürde ölümsüz olarak sağ kalırcasına..

Ufak bir ilişki analizi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder