13 Mart 2014 Perşembe

Bir şiir, Bir şarkı, Bir an

Aklıma kazınmış bir şiir,
Dilimde çalıp duran bir şarkı,
Dalıp dalıp durduğum uzaklarda rastladım sana.
Ne o şiiri sana okumuştum,
Ne o şarkı bizim şarkımızdı,
Ne de sen daldığım uzaklardaydın.
Ama yolum yine sana çıkıyordu.
Tesadüf diye diye susturdum kendimi.
Tek kelimeyle tesadüf.
Sustum dedikçe konuşur oldum.
Sustuklarımdan kaçmak için konuşur oldum daha doğrusu.
Havadan, sudan, şarkıdan hatta siyasetten bile konuştum
Dilim seni sustu.
Ben konuştum, o sustu. O konuştu, ben sustum.
Çok iyi anlaştık.
Şairin dediği geldi aklıma,
Bilinmeze doğru gider bildiğin bütün yollar
Sen bitmez san 
Bir gün biter bitmez sandığın o yollar.
Sonra bir şarkı çaldı aniden, incecik sesiyle solist,
"Fikrimin ince gülü," dedi.
Ve
Ben daldım adalara..
Bir ömrüm geçmiş gibi daldım.
Bir damlacık ömrümde deryalar buldum çıkardım.
Sonra sustum.
Sanki hiç bir şey yok gibi gülümsedim.
Gülümsedim,
Gülümsedim...

10 Mart 2014 Pazartesi

Bir Kelime Buyurdu. "Ol"

Kadim bir dostla oturduk bir sonbahar akşamında kalabalık ama boş bir kalabalığın ortasına. Yağmur Rab'bin merhametinin kanıtı gibi harıl harıl yağıyor kurak gönüllü toprağa. Bir sohbet havası var gözlerimizde ama ne O cesaretli sormaya ne bende var istek cevaplamaya. Benden yaşça bir hayli büyük olmasından hal hatır sohbetinden sonra sükûtu tercih ettim. Her kelimesi gönlümü yakan bir sözle başladı sohbetimiz..

-"Senin yaşında olup aşık olmak isterdim" dedi.
"Bizde o gönül ne arar üstâdım siz daha iyi bilirsiniz ama" diyebildim.
-"Gördüğüm gözden aşk için yaş akmış bellidir" dedi.
"Biz kendimizden başka bir sebebe yaş akıtacak durumda değiliz üstadım"
-"Bir de yanmış bir kalp var ki ah bir yaksam bu kalbi senin ki gibi" dedi.
"Nâra tutulmuş bir kalp adımlarında iz bırakır üstadım biz köze düştük ama yanamadık"
-"Sen köze düşmeyi kolay mı sandın gençken ateşe düşmek kolaydır önemli olan gönlü ateşe düşürmek." dedi.
"Biz acımızdan feryat edecek kadar zayıf, yanan bir kalbi şikayet edecek kadar güçsüzüz üstadım. Ateş bize geldikçe biz onu dünya suyuyla söndürmeye çalışanlardanız."
-" Kimisi ateşi bulur kaçamaz, kimisi yanar kaçmak istemez, kimisi ateşi görse kaçar. İnsan kısmetinde ne var o kadarını alır. Önemli olan ateşi görmek evladım." dedi.
" Bir nar var gönlümde sakladığım ki birine anlatsam cehennem der bir başkası cennet. Ben ne işin içinden çıkabildim, ne de çıkmak isteyebildim üstadım. Ateş beni yakmadı, ben ateş oldum yandım. Bir zaman geldi ne külüm kaldı ne isim, dünya beni bir söndürdü ki üstadım ne ateş kaldı ne kıvılcım."
-" Ateşe bir kere düşen izini gönlünden atamaz. Kaçsa kaçtığı  yerde ateşe kapılır. Aklıyla savaşsa gönlü yanar, gönlünü sustursa aklı ister. Bir kere düşen bu aleme bir daha 40 dünya gelse çıkamaz evladım." dedi.
"Ben de isterim üstadım. O ateşe düştüğüm vakitlerde olmayı. Ateş olup yanmayı bende isterim fakat istek, amel gerektirir. Amel gayret, gayret ise hikmet gerektirir üstadım. Hikmeti elden kaçırdıysak, gayrete ulaşmayı beceremeyiz ki yanalım tekrar."
-" Orada dur bakalım evladım. Amel öyle bir şeydir ki. Bir anlık gayretinle bir amel edersin hikmetinden sual olunmaz. Bir amel de zevkinden bin gayret getirir peşinden. Amelde hikmet gizlidir görene.
" Biz ne yanlış yaptıysak gayretten kaçarak yaptık üstadım. Ameli işlesek ufak gördük o olmadı büyük gördük ama her defasında kaybeden olduk. Ne çıkış gördüm bu yoldan ne de istek içimde. Bulamadım hal çaresini de söndüm kaldım."
-" Doğru dedin şimdi evlat. İnsan aşkı ya küçük görür kaybeder ya büyük görür kaybeder ama bilmez ki bir okyanusta ilerlerken bazen rüzgar bol gelir hızlı ilerletir bazen ise esmez olduğun yerde durursun. Bunun misali amel rüzgarını ne denli kuvvetli tutarsan aşk ateşini de o kadar kuvvetli tutarsın ama amelini ufak görürsen ateşin azalır büyük görürsen de o ateş seni yakar altından kalkamazsın. Bir muhasebe tutacaksın ki içinde kendine doğruyu da yanlışı da söylemeye utanmayasın. İnsan kendini bilirse başkasının desturuna gerek kalmaz." dedi.
"Eyvallah üstadım." diyebildim
Sohbetimiz sükût deryasında devam etti. Sönmüş olan ateş kıvılcımlanmaya başladı. Aşk bir kelimeyle var oldu. Bir kelime aşık etti. Bir kelime yoku var etti.