30 Nisan 2014 Çarşamba

Bir Gafilin Gönlü

Merhamet ettin şu acize,
Rahmet damlaları düşer gönle,
Eksik kalsak bir gün, 
Nice olurdu, halimiz nice.

Hak'ka doğru yol almışız,
Biz bu yola aşk katmışız,
Aşımız dua, orucumuz namaz,
Hak'sız olsak, halimiz nice.

Bir bir gördük elif'i yerde,
Göz Ahir'de gönül Zahir'de,
Ermek için Rahman'a ecelde,
İman edemesek halimiz nice.

Doğar şems, hidayet gibi gafil göze,
Alışmış adem görür de görmez.
Bir çevirse başın her yerde elif,
Görmese gözümüz halimiz nice.

Aşı buğday aklı dünya,
Gönlünde var koca derya,
Farkına varmadan gider ya,
Böyle olsak halimiz nice.

Lâice söyler sözün.
Bir hikmet vardır için.
Dilimizin hakkı içün.
Söylemesem halim nice.

24 Nisan 2014 Perşembe

Çiçek, Güneş, İstanbul

Çiçek, toprağa kavuştu
Güneş, Göğe
Sultan Mehmed, İstanbul'a
Ben, Sana

Çiçek, sardı toprağı
Güneş, kapladı Göğü
İstanbul, sevdi Mehmed'i
Sardım Seni, Kapladım kalbini, Sevdin beni.

Toprak, candı çiçeğe
Gök, canandı güneşe
Mehmed, Fatih'ti İstanbula
Sen cansın, Canansın, Fatihsin bana.

Sen geliyorsun ya
Toprağımda Papatyalar açıyor
Göğümü kapladı güneş
Fatih tüm aşkıyla İstanbul'a kavuşuyor

Sen geliyorsun ya
Özlem yerini sevince
Hüzün, neşeye
Şükür, secdeye bırakıyor.

Sen geliyorsun ya
Buralar çok değişiyor
İyi ki geliyorsun ya
İyi ki geliyorsun..

23 Nisan 2014 Çarşamba

Arif Yakarsa Kul yanmaz

Yanmak değil mes'ele
Ateşi hissetmekten gafilse insan
Kimisini güneşin önüne koysan 
Yanmaz nefsi soğuksa vicdan

Edepten uzaksa ruhu
Bir adım atsa çukura düşer
İlmine güvenip yürürse yolda
Rahman'ın gazabı üstüne çeker

Çevrene dönüp bakmazsan
Arife gönül yormazsan
Nefse kanıp ruhu doyurmazsan
Toprağın altı yazık sana

Aklı başında bir kul
Tevbe etmeli bolca şükür
Kalbin bozulsa üzül
Bir gafletin yakar seni

Müslüman koyar başın secdeye
Gönül dünya da bu neye secde
Dünyayı silmedikçe içte
O namazın yakar seni

İman ettin tamam sandın
İmandan gafil kaldın
Ne müslüman ne yalandın
İkilikler yakar seni

Baş secdede gönül Rab'de
Hakimiyet arif kalpte
Yürek bağı merhamette
Böyle kul yakar seni

Pişmek istersen yaklaş
Nefsin yanında yoldaş
Lâice der ey kardaş
Yan ki dünya da 
Yanmayacağın mekana ulaş



20 Nisan 2014 Pazar

Özün Özü

Ömre aldanmadan, nefse kanmadan,
Dünyada kalmadan sevdim.

Seni, sensin diye, Rab'bim versin diye,
Gönül dolsun diye sevdim.

Sana aşık bir kalp, Rab'be yanan yürek,
Ruha yağan rahmet ile sevdim.

Ben Sevmedim,O emretti
İtaat ettim, sevdim.

Yüreğin yanığına, hasretin yoğununa
Ömrümün kalanına bakmadan sevdim.

Bir Sen dedim, Bin âh dedim
Allah dedim, sevdim.

Gözümü açınca, göğe bakınca
Güneşi görünce, sevdim.

İsmin güzel diye, özün özel diye,
Dünyada karım diye sevdim.

Cenneti yüzünde, miski kokunda
Rahmeti gözünde buldum da sevdim.

Aklıma sığmadan, gönlüme dolmadan
Ölümü saymadan, sevdim.

Bakmadan yüzüne, bir avuç sözüne,
Melekten gelme sesine kandım da sevdim.

Ben Sevdim, Sen geldin
Biz olduk.

Ben geldim, Sen Sevdin
Öz olduk.

19 Nisan 2014 Cumartesi

Tüm Kardeşlerime

Selamun Aleyküm,
Yazma ihtiyacı hissettiğim bir ân geldi. Kendimde gördüğüm bir eksiği çağın hastalığı diye adlandırabileceğimiz bir zulüm olarak düşündüm.Öncelik belirlemede müslümanın yaptığı yanlışlar..

Hepimiz Türkiye eğitim sisteminde yetişmiş ve bir nevi at yarışına maruz kalmış insanlar olarak, hayatımızın en önemli kısmının iyi bir üniversite mezunu olmak ve yüksek maaşlı bir işe girip rahat yaşamak olduğu mantığıyla yol aldık. Bu kimi ailede az, kimi ailede çok olsa da, her aile içinde maalesef çocuğa verilecek eğitimin " Lanet olsun o eğitime" diye seslendiğim Milli eğitim bakanlığının yıllardır aklımıza yaptığı zulüm olduğunu gördüm. Bunun yanında dini eğitimi yazın gönderilen ve henüz yerleşmemiş Kur'an kursları ve ya okullarda din kitabından okuduğumuz İslami bilgilerle kısıtlı olduğundan 20'li yaşlarda bilinçte ki öncelik her zaman dünyaya yönelik olmaktadır. Sınav haftasında namaza başlamalar bitişinde seccadeyi katlamalar, cuma günlerinde okunan Yasin'ler ve gerisinde Kuran'ı görmeyen gözler. NE yazık ki bu nesil "bile" bu devirde kıymetli hale gelmeye başladı. Oysa ki anlayacak aklı, okuyacak gözü, duyan kulağı ve yazabilecek eli sana veren Rab'bin senden 5 vakit ayırmanı istiyor. Zaten her şeyin sahibi olandan istemediğin şeyleri, kendi vasfınla yaptığını zannederek övünüp şükürden yüz çeviriyorsun. Bir tarafta ne zaman öleceğini bilmiyor bir tarafta sanki toprağın altında maliye bekliyormuş gibi Allah'tan uzak çalışıyorsun. Bu hepimizin hatası.. Öncelik sınavsa O sınavda başına bir şey gelse koşacağın kapı Allah. Peki önce Allah'a koşsan da sınav sana açılsa. Önceliğin iş ise o işten bir hata ile kovulman ve ya malı bir kıvılcımın bir suyun bitirdiğini görsen yine "Allah'ım" diyeceksin. Peki şükrünü yerine getirsen de şer gelmeden hayrını görsen. Önceliğin "Sevgili" adını verdiğimiz cehennem ateşi ise, O seni terk ettiğinde Allah'ım neydi günahım diyorsun ya işte. Allah kıskançtır. Kendisinden fazla birinin sevilmesini istemez. Allah En Büyüktür. Allah her şeye sahiptir. Herkes O'na muhtaçtır ve O kimseye muhtaç değildir. Bunun bilincinde öncelik belirlediğin müddetçe düşünmen gereken her şey bir anda yok olur ve tek şey Teslimiyet olur. "Allah Dünyaya meyl edeni dünyaya köle eder, Allah'a meyl edene de dünya hizmet eder." Hadis-i Kutsi ile gördüğümüz gibi yaşadığımız dünyayı bir han sayıp sadece hancıya olan borcumuzu ödeyip yolculuk için hazırlıklarımızı yapmalıyız. Rızık derdine düşenlerden olmayın. Allah Herkesin Rızkını Vermiştir. Allah derdinde olun ki derdiniz de güzel olsun. Selam ve Dua ile.

18 Nisan 2014 Cuma

Yolcu

Yorgun olan göz kapaklarım değil.
Benim yükümü taşımaktan yorulmuş bir gönül bu dinlenmek isteyen.
Nefis yolunda yorulmuş bir ruh,
Ruhu boğmaya çalışan bir nefis.
Bütün bunlar bir bir oturdu gönül kafesime.
İnanamazsın ya gülümsedim.
Gülümsedim kaderin söylettiği "Allah dağını sınar karını öyle verir" sözüne.
Ya'rabbi, çukur gönlüm everest mi oldu ben bilemedim.
Ben, biz olalı bana vakit kalmadı.
Ne vakit ben desem biz yoluna çıktı yolum.
O sebeptendir benlik yolunu bir kenarda bıraktım.
Bize yürümeye çalışırken geri itildim, düştüm, kalktım.
Cayamadım, bırakamadım.
Bir kere yola çıkan yoldan çıkamadı.
Bin kere yoldan çıkan bir kere daha yola girdi.
Kurumadı ağlayamadığından gözlerim gönlümün yaşları.
Ve tükenmedi nefes alış verişim yorgunluğumda.
Yorgun olan göz kapaklarım değil.
Bu yük ağır gelir bana.

13 Nisan 2014 Pazar

Yarımın Yarımı

Şehrin merkezindeki bir kuytudan Âh sesi işitildi. Eyvah! nedir bu çığlık diyerek ahali oraya toplandı da, eşini bulamayan bir gönlün feryadına şahit oldular. Beden şehrinin en kuytu yerinden olan kalp, eşini bulana kadar Âh edip feryat eder içeride. Yarımlığını dile getirir, yarsızlık değil, yarımlıktır derdi. İşte benim gibi biçare olanların farkına varamadığı, daha doğrusu duyamadığı bu feryat aslen gönül bahçemizin toprağının sarı çiçeğini çağırması, yarımlığını tamamlaması için bir çağrıdır. İşte böyle bir hâl ile üstâdın karşısındaydım.

"Edeben nasıl sorulur bilemedim, yalnız kafamın içinde bir soru var ki, bu soru benimle doğdu benimle büyüdü  benimle yaşıyor üstadım." dedim.
-"İnsan yaradılışı suallerle dolu iken, zaman içinde bir çoğu kaybolur ancak bir kaç tanesi vardır ki bir ömür sorar dururuz. Buyur evlat nefsini yoran ruhunu saran bu merak neyin üzerinedir? dedi.
"Kendime soracak başka bir sual bulamadım üstadım. Ben yarımım, ne vakit gelecek benim yarımım? dedim.
" Akıl bali her nefsin soracağı bir sorudur ki bu, ruhun da, nefsin de denk kaldığı bir nokta ile çıkar karşımıza. 'Beşeri Aşk'.. Allahu Teâlâ Araf suresinde buyuruyor ki "Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye eşini de ondan yaratan Allah'tır. Sadakallahûl Azim.. Rab'bimiz, insanda olsun, hayvanatda olsun eşleri birbirine muhabbet içinde yaratmıştır. Bu muhabbet insanda ancak ve ancak Allah'ın kalplere yerleştirmesi ile ortaya çıkar ki bunu 'Rahmani Aşka' götüren bir yol olarak gören şahıslarda hem mutlu bir dünya hayatı hem de mutlu bir ahiret hayatı görebiliriz evladım. Kişi eşini seçerken öncelikle kendisini tartacak, daha sonra karşısındakini tartacak. Buna şahsi muhasebe diyecek olursak, önce kendimizi dilimizden başlayıp her hareketimiz ile, düşüncemizle bir hesaba çekmeliyiz. Daha sonra eşimizi hesaba çekmeliyiz. Biz on isek eşimiz bir olsa dahi dokuzunu muhabbet ile örtmek gereklidir evladım. Sevgi rızayı gerektirir. Rıza sabrı, sabır ise teslimiyeti. İşte evliliğin en temel kuralı da budur Teslimiyet. Çünkü bir ömür yaşasan her gün yeni bir huyunu öğrenirsin insanın. Bir huyunu sevsen bir huyu ters gelir. Zamanla göze batmaya başlar, önce kalbe sonra dile vurur. İşte başında teslim olursan sonunda murada eren olursun. Bu şu demek değil ki körü körüne biri ile evlen. Ancak, en biliyorum dediğin dahi muammadır bunu bilerek bir yastığa baş koy evladım. Bunun dışında bu devirde en değerli taştan daha değerli bir şey söyleyeyim mi evladım?" dedi.
" Lütfen üstadım" dedim.
"Bu devrin en kıymetlisi haline rıza gösteren ve edebi ve hayâsı ile süslenen eştir evladım. O kimsedir ki eşinden razıdır. Allah'ta ondan razıdır. Bir kadın kocasının en büyük dayanağıdır. Ancak öyle bir dayanaktır ki erkeği yükseltir ve ona hem sırdaş hem yoldaş hem de ilmen akıl hocası olur. Erkekte hanımının derdini dinlediği dostu, yorgunluğunu alan huzuru ve onun yanlışı olduğu vakit uyarıcısı ve koruyucusu mertebesinde olmalıdır. İlmin bittiği bir evlilikte evli olanlar ancak nefisler olur ki, o evde kavga ve gürültü eksik olmaz. İlim  muhabbetle, muhabbet de Muhammed (s.a.v.) ile olur. Evli bir erkek Peygamberimiz (s.a.v.)'in eşine nasıl davrandığını bilir de öyle davranır, hanımı da Hazreti Hatice annemiz gibi eşine tam bir teslimiyet ve sadâkat içinde olursa o evlilik iki dünyada'da sevgi, muhabbet ve İlahi nazarın çerçevesinde sürer gider. Unutma ki erkek gayrimüslim ancak kitaplı bir dine mensup bir hanım ile evlenebilir iken, kadın için bu haramdır. Bu erkeğin yaradılış fıtratına yönelik bir mesajdır ki hanımının yanlış olan bir halini düzeltmek senin boynuna borçtur zorlayamazsın ancak uyarmak zorundasın. Kadının kalbi, erkeğin de dili kırılgandır. Dilini yumuşak tuttuğun müddetçe mutlu olursun evladım. Sıra sualine geldi. Senin için hayırlı olan tam vaktinde gelecektir evladım. Vakti acele olsun diye hayırsızı çağırma. Bil ki yarımsan, yarın seni yarın bekliyordur." dedi.

"Bir sual yöneltsem bin cevap alıyorum üstadım. Akıl kalbe yerleşti, beden tefekkürde soruyor, Bu testi bu deryayı nasıl alsın?" dedim.
"Derya testinin içinde duruyor biz ise deryanın içinde, içinde kalsak dünyaya karışırız, dışarı çıksak mecnunluğa. Çırpınmamızın sebebi budur evladım." dedi.
"Bir damlayı derya eden Rab'bim ne büyüktür. Elhamdülillah üstadım." dedim.
" Allah kelamı konuştukça ruh, muhabbeti susamış bir insanın su içişi gibi içer evladım. Bize şimdilik müsaade." dedi.
" Allah sizi sevsin üstadım. Hayırlı akşamlar" dedim ve ince bir buz parçasına basar gibi zarafetle yürüyerek uzaklaşmasını izledim.
Allah bizi sevsin. Amin..

4 Nisan 2014 Cuma

Has bir hâl..

Galatayı sırtıma almış tefekkür denizinin ince dalgalarında akıl sandalımla geziyordum. Üstad'ın söylediği bir söz kafamda çınlıyor, sırtıma sadece galatayı değil tüm dünya yükünü almış gibi bir yük bindiriyordu. Cahillik bu ya, bir soru sorayım dedim. Hem cevabından üç beş hikmet kaparım hem de güzel bir sohbet eder günümüzü bayram ederiz. Bilemedim ki sorduğum soru içinde ben soru olarak kalacağımı..

Üstad nasıl dua etmeliyiz? Dua ederken neler söylemeli, nelerden kaçınmalıyız? dedim.

-" Yanlış kişiye sordun soruyu evlat." dedi. Şaşırdım.

"Neden üstadım bir isteğimiz, arzumuz olduğunda Allah'tan onu nasıl istersek daha kibar, daha zarif olur diye merak ettim." dedim.

-" Sen o soruyu istemesini bilene sor evladım. Biz istemesini bilenlerden değiliz." dedi. Bir sırra çekiyordu beni amma henüz anlayamamıştım.

"Affınıza sığınarak, anlayamadım üstadım." dedim.

-" Evlat biz, biz olduğumuzdan berisini biliriz. Bu vakitte de ne vakit elimi Rab'bime açsam ancak bir kelam dilime çengel olur. "Estağfirullah el Azim". Rahman olan Rab'bim elbet affeder ama biz bu kadar aciz iken ne vakit hata işlediğimizi bilemiyoruz. Tövbesini edemediğim bir günahımla Rab'bimin karşısına çıkmaktan hayâ ederim. İstemek bizim ne haddimize, O her şeyi bilen ve gereğince verendir." dedi.

Dondum sanki. İncelik içinde incelik. Zarafet içinde zarafet. Öyle bir hal ki bizim göremediğimiz bir çok bilgi barındırıyor içinde. Âh... Düşünmek için verilmiş aklı nelere kullanıyor insan. Allah kelamı bilmeyen, bilip de nefsine söz geçiremeyen kadar cahili var mı dünyada Rab'bim. Ne çok şey biliyor ve ne az şey biliyoruz Rab'bim..
Sohbet edelim derken sükûta hapsetti üstad bizi.

" Sorumun içine hapsoldum üstadım. Elhamdülillah.. Yeni bir ilim öğrenmenin verdiği bir heyecan var fakat cevabınıza aşka sükût ile eşlik etmek isterim." dedim.

"Biz, seni seninle yalnız bırakalım evlat. Bugünlük çok konuştuk. Allah ilmi sevdan olsun." dedi ve usulca kalktı. Adımlarındaki sakinlikle yüreğime basa basa gitti.

Allah sizi sevsin Üstad'ım.