28 Mart 2013 Perşembe

Bir Solukta anlatıldık.


Kitabım Bir Solukta Biz'den bir parça..

Dünyanın düzeni böyle ya işte hiçbir şey vakti gelmeden olmuyor. Bize de o vakti beklemek, özlemek, dolmak kalıyor. Ne kadar yaşayacağını bilmeden, ne vakit kavuşacağını bilmeden öylece beklemek. Bir ömrü paylaşmak istiyorsun bu süreçte bir bakıyorsun ömür geçip gidiyor. Aşkın her sürecinde bir zorluk var işte ve bu sebepten bu denli güzel oluyor yaşamayı bilirsen ve gerçeğine sahip isen.
Böyle bir çıkmazda çok değil iki sene geçirdiğinizi düşünün. İki sene önce birini görüyorsunuz ve iki sene boyunca O’nu arayıp kalbinizde büyütüyorsunuz. Çevrenizden alacağınız en ufak tepki şu olur “ O’nu buldun diyelim O’nun da sevdiği biri varsa ve ya o gelene kadar başka fırsatlar çıkarda sen onları itersen ne olacak.” İnsanlar bu kadar dar bakıyor işte Aşk dediğimiz olaya ve buna gerçekçilik mahlasını takıyorlar. Çok bildiklerini ve çok acı çektiklerini anlatırlar. Çok sevdim zamanında derler. Sonra geldi şu oldu bu oldu ayrıldık. Sonra da aşka suç atarlar. İçinizde de vardır bunu yapan. Peki hatalı olan kişiler mi yoksa ortada olan duygu mu?
İnsan karşısındakini sorgulamadan yaşarsa ilişkiyi O’nu farklı bir birey olarak kabul eder ve bir kalıba sokmaya çalışmaz ise saf duygular kalır. Bunu başarabilen yok ve bu sebepten bir zamanlar çok seven ama ilişki aşamasını yürütemeyen insanlar var her tarafta. Aslında akıllarında ki kişiyi çok seviyorlar ve karşılarında ki kişi o düşündüklerinden farklı oldukça yavaş yavaş anlaşmazlıklar başlıyor. Evlilikte de bu böyle. Çok büyük bir büyü ile başlayan evlilikler çiftlerin hayatın şartlarını görmesi, birbirlerinin kusur ve ya huylarına katlanmamaları sebebiyle kabusa dönüşebiliyor. Sonra evin hanımı dışarı kaçıyor erkekse eve gelirken bunalıyor. Unutmamak gerekir insanın hayatta ki en büyük hazinesi evindeki huzurdur.
Ben de huzurumu O’nun gözlerinde buluyorum işte. Kafamda kurmuyorum O’nu yaşamak, öğrenmek istiyorum. Olduğu gibi kabul etmek O’nu O olduğu için sevmek istiyorum. O gün geldiğinde bunu O’na göstereceğimi bilerek..



Düşünüyorum da bunu anlamak için neler yaşamak zorunda kaldım. Kaç kere kırıldı güvenim, kalp dediğimiz garip şey. Çoğunda kendi cevaplarımı verdiğim korkular yaşardım ama susardım kendi kendime. Nereye bakacağımı bilsem de kafamı çevirmeyi beceriyordum. Artık hiçbir şeyden kafamı çevirmiyorum tek farkı bu anlaşılan. Artık direkt bakmaktan korkmuyorum. Benim olmayan bir şeyi kaybedemem ve benden giden kişi zaten benim değildir. Bunu görmek için ne çok şey yaşamak zorunda kalmışız. Acaba seni de beni kırdıkları kadar kırdılar mı? Sen de bir rüya yaşamak için binlerce kabusa uyandın mı? Bilmiyorum ki işte senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum ama çekinmeden söylüyorum, Korkmuyorum, Saklamıyorum “Seninle doğacak bir gün için gecelerimi terk etmeye razıyım”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder