10 Temmuz 2013 Çarşamba

Bir Rüya Bin Tabir

Ramazan'ın 2. , sessizliğimin 10. , sensizliğimin 8031. gününe sana yazmak zorunda hissederek uyandım. Evden çıktım minibüstü, metroydu, vapurdu sonunda geldim ofise oturdum yazıyorum. Hayatından çıkarılmış olmanın verdiği yetkiye dayanarak gönlümün kırgınlığını, bu kadar yakın iken ve gerçek iken beni kimsesiz bırakmanı unutmayı tercih ediyorum.

Belli ki yok olan bir zamanı geri alamayız. Geçmişe ait şeyleri tekrar yaşayamayacağımız gibi geleceğe dair de bir temenni de bulunamayız. Bunun bilincinde olduğunda ortaya bir gerçek çıkıyor ki ismi "An". O an ne hissediyorsan geçmişte onu hissediyorsun ve gelecekte de onu hissediyor oluyorsun. Geçmişime kattığım "Seni" geleceğimin her anına katmak için Her an sevmeye ve hatırlamaya çalışıyorum. Tek bir anı kaçırmadan hayatıma sarıp sarmalamak aynı zamanda seni dahil etmeden ve sıkmadan hatta haberin olmadan yaşamaya çalışıyorum. Bunları yazmak bile saçma aslında ne diye kime konuşuyorum ki. Delilik bu olsa gerek. Karşında kimse olmadan birine birşeyler yazmak, anlatmak, hissetmek. Onca zaman varolmamış birinin çıkıp seni kırışını seyretmek. Mecnunun, meczubun durumu bu ya işte. Dışardan bir heves olarak görülen şeyin bir nefes olması. Nefes almadan yaşayabilirsek seni düşünmeden de yaşarım en azından. Bazı zamanlar nefes almak istemezsin nefesini tutarsın ya onun gibi aklımdan kısa süreli çıkartmaya çalıştığım zamanlar oldu.
Dünyanın O olduğunu düşününce unutmak da yok olmakla eşit oldu.

Senin hüzünlü olmanı kaldıramayan bir bünyem var. Mutluluğun içinse bir şey başaramıyor olmam beni hüzünlendiriyor. Bu döngünün durmasını sağlayacak tek şey Mevkine yerleşmen yani kalbimdeki tahtına. Bir gel, Bin sev.

Hadi hazır ramazan seni çok güzel bir yere götüreyim. Orucumuzu beraber açalım. Beraber şükredelim. Duamızı paylaşalım ve birbirine katalım. Teravih kılalım. Arkamda niyet ettiğim cemaatim ol. Cennete giden yolum, kalbimi açan anahtarım, geleceğim, geçmişim, ilkim, sonum, Sonsuzluğum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder