14 Mayıs 2013 Salı

Giden mi Yanar Kalan mı?



Aşkın imkansızı makbul bu diyarlarda. En güzeli en zor olanıdır derler ya o misal işte. Ne kadar zor ulaşırsan tadını öyle çıkarırsın, öyle doyamazsın. Bir martıyla balık düşün. Ne yapabilirler ki kader onları o hayat şartlarıyla olmaya zorladıysa. Balık martıyı görmek için kafasını birkaç saniyeliğine su üstüne çıkarırmış. O havada süzülürken mest olur, sonunda aşk o minik yüreğini gelir bulur. Martı habersiz ama nereye gitse balık gidebildiği kadar peşinde. Nefesini tuta tuta uzun bir süre o gökleri yırtan mükemmel varlığa hayranlıkla bakmış balık. Sonunda martı fark eder balığı üzerine doğru inişe geçer balık sonunda beni fark etti yanıma geliyor derken kendini martının midesinde bulur. İşte aşk burada devreye giriyor. Artık balık da uçuyor hem de sevdiğiyle beraber. Sevdiğinin bundan haberi yok ama o sadece hayatını tehlikeye atmadı, bir karar verdi. Ya onunla olurum ya da bir şekilde elveda derim bu hayata. İşte aşk oyununda bazılarımız balık oluyor, bazılarımız martı. Yani kimileri anlamıyor ne kadar sevildiğini bodoslama mahvediyor bir hayatı, kimileri de hayatımı O mahvedecek ise tamam diyerek sineye çekiyor yaşadıklarını. Aşık karşı koyar mı sevdiğinin yaptığına. Ne demişler zehri şeker, şekeri zehir yapar sevdiğimin bir sözü. Balığa aciz diyebilirsiniz, hatta genelde salak denir değil mi? Peki kaçımız kararımızı verip gerçeklere sarılabiliyoruz her şeyi bir kenara atarak.



Ne yakınlaşabiliyoruz, ne uzaklaşabiliyoruz. İki kelimenin dudaktan çıkması bile bir ömür sürüyor bazen. Hiçbir karar veremeden, başlamadan biten yüzlerce hikaye var. Bu mu güzel yoksa balık gibi aşka sefere çıkıp dönmeyeceğini ama ölmeyeceğini de bilmek mi? En azından gönlün cesaret edebildiği için yaşayacak her daim. En azından keşkelerin olmayacak, seviyorum dediğin kişinin gözüne baktığında başka bir silueti görmeyeceksin.
Martı yönünden bakalım bir de. Belki ne kadar sevildiğini bilse o da dalacaktı denize. Balığın elinden bir şey gelmezdi ama görmek isteseydi görebilirdi o şaşkın bakışların kendisine nasıl baktığını. Belki görmek istemedi sadece kolaya kaçmak için belki de başka biri vardı gönlünde. Burada yine balığın yanışı var işte, ya başkasını seviyor ya da beni sevmiyor diyordu balık.Bizde kalbinde kesin biri var deriz. Bana bir şans verse onu çok mutlu ederim diyerek kendimizi kandırırız. Asıl mutluluğa gözlerimizi kapatıyoruz canımız acımasın diye. Asıl mutluluk yanmakta, kavuşmayı beklemekte, O’nu görüp kalbimizin suyunu gözlerimizden akıtmakta. Çünkü kendi kendinesin, inanabileceğin hikayeler kurabilirsin kendine ama eğer gider martıya baş gösterirsen sonun ya bir ömür sindirememek üzere bir avlanma ya da imkansıza başlayıp imkansız kalma olacaktır. Kararı “Aşık” verecek. Çünkü “Aşık” statüsüne erişmek de kolay değil bunca sahte oyun sürerken. Ya vazgeçmem sonu ne olursa olsun diyecek ya da ömrünü unutamadığı bir çift gözle sürdürecek. Gidip yanmak mı? Kalıp yanmak mı?





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder